“`html
Türkiye, Haziran 2023 öncesinde yaşanan Kovid-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna çatışması, 6 Şubat depremleri ve iki ayrı seçim sürecine rağmen, düşük faiz oranları sayesinde üretimini, istihdamını ve ihracatını artırarak büyümesini sürdürdü. Tüm bu olumsuz durumlara rağmen duraksamayan Türkiye, son 24 ayda yüksek faiz oranlarıyla başa çıkma mücadelesi veriyor. Para politikalarında benimsenen yüksek faiz yaklaşımı, enflasyonu kontrol altına almakta etkisiz kalmış ve ülkenin ekonomik yükünü artırmıştır. Enflasyon, Mayıs 2024’te yüzde 75,45 seviyesine ulaşırken, uygulanan kemer sıkma politikalarına rağmen ancak yüzde 37,86’ya düşürülebilmiştir. Yüksek faiz oranları, binlerce işletmenin kapanmasına ve emek yoğun sektörlerde ciddi işten çıkarmalara neden oldu.
Türkiye’de artık kısıtlı üretim yüzünden arz fazlası oluşmuyor. Üretim yetersizliği, enflasyonun düşürülmesini de zorlaştırıyor. Merkez Bankası yönetiminin daha önce vurguladığı bu durum, gerçek bir tehdit haline geldi. Yüksek faiz, enflasyonu azaltmak bir yana, ekonominin dengesini bozma riski taşıyor. İflas eden şirket sayısında geçen yıla oranla büyük bir artış yaşandı.
Yatırımların durma noktasına geldiği bu dönemde, sanayiciler, esnaflar ve çiftçiler bankalardan kredi almakta zorlanıyor. Kredi alabilenlerin çoğu, kazançlarının büyük bir kısmını faizlere ödüyor. İlk çeyrek raporlarına göre, en yüksek kârları açıklayan bankalar olurken, zarar edenler ise üretim ve ihracat yapan firmalar olarak kaydedildi.
İlk çeyrek finansal raporları açıklanan Borsa İstanbul’daki 552 şirketten 282’si zarar bildirdi. Halka açık olan kurumsal firmaların neredeyse yarısının zarar etmesi, yüzde 46 seviyesindeki faiz oranlarının etkisi olarak öne çıkıyor. Enerji, petrokimya, beyaz eşya ve demir-çelik sektörlerinde faaliyet gösteren şirketler, önemli bir zarar artışına tanıklık ediyor. Bu şirketlerin toplam net kârı, yüzde 47 düşüşle 97 milyar liraya gerilemiş durumda.
Mayıs 2023 seçimlerinden önce faiz oranları yüzde 8,5’e düşürülmüştü ve o dönemde enflasyon yüzde 38 seviyelerinde bulunuyordu. Dolar kuru ise 20 lira civarındaydı. Ekonomi, 2022’de yüzde 5,5 ve 2023’te yüzde 4,5 oranında büyüme gösterdi. Ancak, seçimlerin ardından alınan para politikası değişiklikleri, makroekonomik göstergeleri zayıflattı. Merkez Bankası’nın faizleri yüzde 50’ye yükseltmesiyle birlikte, enflasyon Mayıs 2024’te zirve yaparak yüzde 75,45’e ulaştı. 2024 yılını yüzde 44,4 enflasyon ile kapatmayı başarsak da, bu oran hedeflerin çok üzerinde kalmıştır. Merkez Bankası, 2024 yıl sonu için enflasyon tahmini olarak yüzde 36 belirlemişti.
Yüksek faize rağmen, enflasyon hedeflerinin tutturulamaması, orta ve dar gelir gruplarının alım gücünü önemli ölçüde düşürdü. Dolar kuru son iki yılda yüzde 87 yükselerek 40 lira eşiğine geldi. Ülkenin büyüme oranı 2024’te yavaşlayarak sadece yüzde 3,2’ye düştü. Yeni yatırımlar yapmak giderek zorlaşırken, bazı firmalar üretimlerini yurtdışına kaydırıyor. Kredi erişimi, vatandaşlar ve işletmeler için neredeyse imkânsız hale geldi. İşletme kredilerinin yıllık maliyeti ise uzun bir süre boyunca yüzde 60’ın üzerinde kalıyor.

Yüksek faiz oranları, yatırımcılar için olanakları daraltırken, bankacılık sektöründe mevduatlar hızla artış gösterdi. Ancak, toplanan paraların krediye dönüşme oranı gitgide zayıfladı. 2 Haziran 2023 itibarıyla bankacılık sektöründeki mevduat miktarı 10 trilyon 421 milyar lira iken, aynı dönemde kullandırılan toplam krediler 9 trilyon 261 milyar lirada kaldı. Bugün ise mevduat miktarı 21 trilyon 926 milyar lira, kullandırılan krediler ise 18 trilyon 444 milyar lira seviyesine ulaştı. Bu durum, kaynakların yatırım, üretim ve istihdamda değil, yalnızca faizde değerlendirildiğini gösteriyor.

Parasal sıkılaştırma ve yüksek faizlerin etkisiyle imalat sanayiinde güven kaybı yaşanıyor. İmalat sanayiinin kapasite kullanım oranı Haziran 2024’ten itibaren yüzde 76’nın altında kalmıştır. Mayıs 2025’te ise sadece 0,5 puanlık bir artış ile yüzde 75,1’e yükselen bu oran, imalat sektöründe yaşanan kayıpların devam ettiğinin bir göstergesidir.
Paraya ihtiyaç duyan şirketler, kârlarının büyük kısmını faiz ödemelerine harcıyor. 2024 yılı itibarıyla kamu sadece iç ve dış borçlar için 1 trilyondan fazla faiz ödedi. 2025’in ilk dört ayında ise bütçeden borç faiz gideri 260,7 milyar liraya ulaştı. Uzmanlar, Nisan ayı bütçe giderlerinin yüzde 23’ünün ve vergi gelirlerinin yüzde 33’ünün borç faiz giderlerine ayrıldığını ve 2008 küresel krizindeki seviyelere geri dönüldüğünü belirtiyor. 2025 yılında kamu, iç ve dış borçları nedeniyle 2 trilyon liraya yakın faiz ödemesi yapmak zorunda kalabilir.
“`